20 Ekim 2013 Pazar

Nereye Kadar ?


Bu çocukların ellerinden aldığınız hayalleri, sevinçleri ve elmalı şekerleri yetmedi mi hala dibine kadar bataklığa bulaşmış kibirli gururlarınıza?
Kurutmadı mı hasetlerinizi, oyun oynayan çocukların üzerine yakar top niyetine attığınız bombalar?
Yürüdüğünüz yolları, giydiğiniz elbiseleri Müslümanların kanıyla örüyorsunuz.
Sözlüklerinizden empatiyi,
Gözlerinizden şefkati,
Kalbinizden merhameti,
Elinizden hayrı,
Ruhunuzdaki masumiyeti ne zaman yitirdiniz?

Bu çığlıklar geceleri kabusunuz olmuyorsa, ahlar başınıza çorap örmüyorsa, hesabınız mahşere kaldığı içindir.

Not: Orada hesabı, kirli bulaşıklarınızı yıkayarak ödeyemezsiniz!

6 Ekim 2013 Pazar

Huzurunda

Dış dünyanın keşmekeşini, İsmet Özel edebiyatıyla anlatma yeteneğim yok. Sadece hiç bitmeyen içimi dökme çabalarım var. Gün geçtikçezedelenen teslimiyet duyguları, daha bir isyankar, daha bir iddialı.Pişirilmiş çamurun, zifiri korkusu diyor. Ben ise pişirilmiş çamurun aslını unutarak, çamura saplanışı diyorum.'İçimde bir isyan şiiri var ben onu yakalayacağım' derken Sezai bey; müstehakına isyan; layıkına teslimiyettir aslında ikisi arasındaki fark.Zihnimde uçuşan dizeler, kanatlarınıza tutunup sizin diyarınızdayaşamaya talibim, alan yok mu beni? Bu diyarda yaşamaklar zor,sevdalanmaklar zor, evlenmekler zor, ölmek bile zor.Kolay olan ne o zaman diye düşünüyorum. İnsanoğlunun yaşam şeridinde, hiçbir şeyi hakkıyla yapamadan, kemirerek yaşayan fareler gibi ondan biraz bundan biraz diyerek, hızla akan su kaydırağında uçuşarak en sonunda boğulacakları havuzun dibi. the end. sonunuz nasıl olsun isterdiniz?İnsanları bırak da dön bir içine bak. İçimde cenkler,ayinler, kesik damarlar, kapıları yumruklayışlar, bekleyişler bekleyişler bekleyişler bekleyişler bekleyişler bekleyişler. Anna. Ah Anna! Neredesin, kimsin çık artık ortaya! Çık da Hira dinginliği kaplasın Tarık Abi'yi.O her bekleyişler dediğinde başka bir bekleme, neyi beklediğini bilmeden, bir bekleme kaplıyor işte odamın içini. Ah Anna sen kaç köşeli yıldızsın? Tarık Tufan ile Sezai Karakoç'u aldım birbirine çarptım da böldüm; ortada köşeli Anna. Anna'nın bir köşesi sen, bir köşesi ben; bir köşede çocuk bir köşede anne peki ya baş köşede kim? Aşk neydi; ölümün mazereti?

Ademin talihinden bize düşen pay nekadar? Genciz işte bir gençlik heyecanı. Büyük amcaların kararlarını anlayamamaktı bizim için güzel olan. Onlara kafa tutmaktı gençlik. Genç iken kurulan hayaller, idealler... Hep mi sonu o amcalarınkilere benzeyecek? Dünya alma beni çarkına, Leyla gibi Londra'nın ortasında kalsam da hep çocuk kalsam. İçimde İstanbul çalkalanıyor. İstanbul kalmıyor. Hangi köşesinde huzur, o köşesinde sen varsın Efendim...Bahçende, huzurunda, kıldığım namazın serinliği yok bu diyarlarda. Sağ yanımdaki dost uzakta, sol yanımdaki afrikalı kardeşim, sen neredesin şimdi? Ağız dolusu gülümseyişle, 'selamün aleyküm' derken bembeyaz nur doldurdu gönlümü. Gönüller bir, yollar bir, zaman ahir. BirdenBir'e gidiyoruz, O'ndan O'na bir devran. Başkenti İstanbul olan,ellerimi uzatınca parmak uçlarıma değen İstanbul...

3 Ekim 2013 Perşembe

Lonely Shepherd


dokunuşunda
ya da her aşık oluşunda
aldatıyor gök'ü.


yalnız çoban.
yalnız değil, tek yürüyen
gecenin saatleri, ay altında
ne aşk, ne sevişmek o'na göre değil.

yalnız çoban,
ama yalnız değil,
belki sadece ayrı düşmüş.

deli
çok deli
süper deli
ve cezbesinde.

gece..
gök'ün yüzü..
yıldız pırıltılı siyah gözbebekleri..

asla insan olmamış
azametli en'in maşuğu.

ve başka kimsenin değil.

2013, eylül 6.