Hiçbir şey olmadığını
hissettiğin zamanlarda hiçbir şey yapmak istememek ve hayatının hiçlerle dolu
olması nasıl da komik bir şey... Her şey herhangi bir şeyse senin hiçbir şey
olamaman nasıl bir paradoks? Yine böyle saçma şeyler düşündürten bu duygu bozukluğunun
farkında olsa da insan yine de böyle saçma şeyler düşünmeye devam ediyor ya
hani o da ayrı bir paradoks. Hayatın paradoks ve şeylerle dolu olduğu bir an ya
da anlar sıkça nasıl yaşanabilir? Sürekli birbirine çıkan şeyler değil mi bu
şeyler? Bu şeyleri yaşadıkça duygu bozuklukları, duygu bozuklukları oldukça bu
şeyler...
Kurtulmak isteyenler var
hep bu şeylerden bir de kabullenenler. Acaba hangisi daha salak, hangisi daha
cesur, hangisi daha akıllı... Düşünüyor insan en başta neden düşülür bu paradoksun
içine? Çıkar yolları var elbet bilindik günümüz güncel psikolojisinde sanata
yönelmek, hobilerle uğraşmak, yoksa eğer hobi bulmak kişiliğine uygun şekilde...
Kabullenmek bir çözüm mü diye düşündüğün zaman yine insanın karakterine uyan
bir durumsa mesela gizemi ve acı çekmeyi seven, bu duygularla bu durumlarla
yaşayabilen insanlar için evet bir çözüm.
Normal diye tabir edilen
durumlar incelendiğinde sadece yaşamak için çalışmak, iş yapmak olduğu görülür
bana göre. Hayatta amaçlar vardır ve bu amaçlar hep zordur, ulaşılması güçtür.
Tüm bunlara erişebilmek için önce hayatta kalmak lazımdır. Bunun için para ve
sonuç olarak iş... Normal durumları böyle değerlendiriyorsak yani hayatın büyük
bir bölümü amaca ulaşmak için hayatta kalabilme çabalarıyla geçiyorsa bu zaten
kabullenmesi zor olan bir durum değil midir? Yaşamak, sadece yaşayabilmek her
insanın doğal, anayasal, tanrısal ve birçok yönden sadece "hakkı"
değil midir? Bu noktada isyana sürüklendiğinde insan döneriz yine o şeylere...
Yine paradoksa… Bu normalite içerisinde uyur insan, dünyanın büyük bir kısmının
yaptığı gibi ki aslında kafayı yememenin de bir yoludur bu, en başta gözlerini
ve kulaklarını, iyice incelendiğinde de beynini kapatmıştır. Görmez, duymaz ve
en sonunda hissetmemeye başlar...
Acı, güzellik, yemek
yeme zevki, hayatının paylaşıldığı eş... Bu kavramlar hayatta kalma süreci
içerisindeki insanın doğal kavramlarıdır, eksikliğinde sadece şaşkınlık
hissederler. Anlam veremezler. Ama dışarıdan bakıldığında fazla derinlerine
inilmeden mutludur onlar... Mutlu bir aileleri, güzel akşam yemekleri,
derslerinde başarılı çocukları vardır... Güzel görünürler.
Paradoksa düşen
insanlarla, normal diye tabir ettiğimiz insanlar karşılaştırıldığında iki
tarafın da aslında normal olmadığını düşünür birçoğumuzda. Oysa insan dünyadaki
diğer canlı varlıklardan bir yönü ile ayrılır o da düşünebilmesidir. İki ayrı
paragrafta iki farklı canlı anlatıldı dolayısı ile düşünen insan, düşünmeyen
insan.
Şimdi tekrar inceleyelim;
yaşamın doğal hakkı olduğunu savunan ve bunun farkında olan, bunun için
savaşmanın gereksiz olduğunu, çalışmanın gereksiz olduğunu düşünen, düşünebilen
insanlar paradoksta, düşünmeyenler ise uykuda... Seçim sizindir... Tüm bunların
çözümü de yazıda da hiç geçmediği gibi hayata geliş amacıdır. Bunu bulan, bunu
çözen insan, aklının da yardımıyla güzel uykusuna olması gerektiği yerden devam
edecektir. Her insanın biraz uykuya ihtiyacı vardır, uyumalıdır da. Ama
uyunması gereken süreç ve görülecek rüyalar insanın elindedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
isminizi ya da mahlasınızı belirtmediğiniz sürece yorumlarınızın yayınlanmama ihtimali vardır.