Gökyüzü güzelmiş. Öyle diyorlar. Hangisi? Bizimki değildir herhalde.
Yüzünü yıkamıyor mu ne? İs pas içinde. Bulutları kuru kuru.
Yağmak bilmez günler boyu. Bazen bir değişik yağıyor; ağaçlar, evler, insanlar
karışıyor. Karanlık çöküyor.
Öksürüyorum. Temiz hava lazımmış ciğerlerime. Hava kirli. Başka
bir yere bakmak lazım. Ama çıkmıyoruz dışarı. Saklambaç oynuyoruz şehirde.
Kilitli bizim şehir. Anahtarı kayıpmış. Bulunana kadar idare edeceğiz artık.
Hep idare ederiz biz.
Elektriğimiz kesilir, suyumuz kesilir, sesimiz kesilir,
nefesimiz kesilir. Ama ümidimiz kesilmez.
Neden kesilsin ki? Gökyüzü gülen şehirler varmış. İnsanları
da gülermiş. Karınları tokmuş. İşleri çokmuş. Dertleri yokmuş.
Kulakları delikmiş onların. Sesimizi duyarlarmış. Kolları
uzunmuş onların. Elimizi tutarlarmış. Kalpleri büyükmüş onların. Bizi de
koyarlarmış.
Bekliyoruz onları. Annem, ben ve kardeşim. Babam çıkmıştı,
gelmedi. Tam bir hafta gecikti. Annem bana bakıyor. Kardeşim ağlıyor, ona hiç
bakmıyor. Kalk diyorum kalkmıyor. Günlerdir orada yatıyor. Üşüdü. Üstünü
örtüyorum, ısınmıyor.
Yapacak bir şey yok. En iyisi bekleyeyim biraz daha. Biraz
daha dua edeyim Allah'a. İnsanlar gelirler nasılsa.
Umarım, bir an önce gelirler…
Şubat, 2009
Şubat, 2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
isminizi ya da mahlasınızı belirtmediğiniz sürece yorumlarınızın yayınlanmama ihtimali vardır.