Herkesin alacağı nefes dahi belliyken bu
hırs da neyin nesiydi?
İşte tercih denen meselenin özüydü bu;
Yeni bir günü görüp de ihya etmemek
bizim tembelliğimizken Rabbinden her başının sıkıştığında yenilenmeyi istemek
ne kadar çelişkiyse bu çelişkinin sebebi olmak da cevabın ta kendisiydi.
Zaman, öyle ziyanda ki niçin nefes
aldığını bile bilmeyen insanlara nefes tüketmekle geçip gidiyor.
Oysa her şey o kadar kolaydı ki.
Bir puzzle gibi.
Doğru parçaları oturtmak yeterliydi
resmi görebilmek için.
Bize o nefsi bahşeden yaratıcı her şeyi
tamamlamıştı çünkü. Biraz bizden gayret bekleyip o resmi kendimizin yapıp görmemiz
için ayırmıştı parçalara.
Sonra parçayı tamamlamak için kadını.
Sonra bu iki insana bir vazife verildi;
Kulluk.
Dünyaya gönderildiler. İşleri oldu
güçleri oldu ama tek yapmalarını istediği şey kul olmalarıydı. Yürürken,
konuşurken, iş yaparken…
Ve vaat etti.
Tekrar cennete döndürüleceksiniz. Fakat
bir şartla; imtihan olunacak.
İmtihan…
O güzel nihayetin imtihanı da kolay
olmayacaktı elbet. Ki bedeli bir dönüş idi.
İşte bu imtihanın sorularının ta
kendisiydi dünya.
Ve bu sorularda tek hatırlamamız
gerekendi hatırlamak.
Bezm-i elest de verdiğimiz sözü.
Verdiklerini; nimetleri,
Kulluğumuzu…
Ve her sınavın sonrasında olduğu gibi
yapmamız gerekendi; tercih.
Birini ötekine tercih etmek; doğruyu
yanlışa, hakkı batıla, mazlumu zülme karşı tercih etmek.
Ve nihayet
Sonuca ulaşmak;
dönüş.
Âmin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
isminizi ya da mahlasınızı belirtmediğiniz sürece yorumlarınızın yayınlanmama ihtimali vardır.