okula kem düşende
hocaya daş düşende
ruhum yerinden oynar
notuma F düşende
bu gala daşlı gala
çıngıllı daşlı gala
korkıram A gelmeye
gözlerim yaşlı gala
sınavlar olmayaydı
şarkılar baymayaydı
ne finalim ne bütüm
heç biri olmaydı
bu gala daşlı gala
çıngıllı daşlı gala
korkıram A gelmeye
gözlerim yaşlı gala
yov yov.
nafile filintalar, 2013
orhan gencebay binerken arka kapıdan inilmez kaptan.
http://www.youtube.com/watch?v=F0TVreXkxlg
30 Mayıs 2013 Perşembe
19 Mayıs 2013 Pazar
Toprak
temsili; cenin uykusunda bekleyen tohum. |
Ama yanıldım. Çünkü toprağın değiştirilemez, o sert gücünü yıllarca yok saydım. Toprağı ve mahiyetini öğrenemedim. Mütevazı, kararlı ve yerli yerinde, hiç sağlam olamadım, duramadım. Çünkü hassas, zayıf ve salaktım.
Topraktan yaratıldım, pişmiş çamurdan; Alak! Ama ben başlamam gereken ilk yeri bilememişim. Toprağa baksaydım hikâyemi görecektim, aslımı ve mahiyetimi. Ama ben tüm bu zamanın veletleri gibi ateşe, ateşten yaratılana içten içe imrendikleri gibi göz diktim. Ukdeli bakışlar parlattım gözlerimde. Yetmedi içimdeki ateşi ayan ettim, uzağımdaki alevlere imrenip içimde kara ateşler büyüttüm. Kara ateşi, ah o çaresiz kıskançlığımı.
Su’yum geldi imdada ama buharlaşıp uçtu o da. Hava’mda yeller esti ama o da serinletemedi. İçimi serinletecek tek bir şey bulamadım.
Bir türlü patlayamamış, hala cenin uykusunda bekleyen tohumum; filizlenmeni, yeşillenmeni beklemiyorum artık. Ağaç olman gibi bir düşüm de yok. İstersen o mahiyetini bir türlü anlayamadığım toprağın altında sonsuza kadar kal. Belki gübre olursun.
Şeytanın dahi çamur diye horladığı, kendi ateşinin yanında çorak ve değersiz gördüğü mahiyetim, seni anlayamadığım müddetçe bir .ok olmayacak benden.
Toprağın çorak’sa, suyun az’sa ve havadan, güneşten yana nasibin kesikse ve ateş’lere atılamayacak kadar aşktan uzaksan sakın ağaç olma düşü kurma içinde.
Yakınmayı kes ve sonsuza kadar bekle içinde. Çorak toprağının, memleketinin ve de içinin, içinde. Seni ol(a)madığınla sınayan, belki de toprağın mahiyetini anla diye toğrağa gömen Zat’ının izzetine.
*
Ah.. Aklıma dindar ama çorak gençlerin pek sevdiği, ah benim de ufakken sevdiğim Necip Fazıl mısrası düştü, şaka gibi, inadına düştü şimdi.
Google’den bulup, iğneleyelim güzelce;
Tüm bu mızılamalara Necip Bey’in o kendinden pek bir emin sesi, tane tane söylüyor;
Tohum saç,
bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
*
Kendi’mi, ben’imden başka acıtacak; yoktu iç’imde.
*
Kendi’mi, ben’imden başka acıtacak; yoktu iç’imde.
2013, Mayıs
19.
Gece.16 Mayıs 2013 Perşembe
Nirengi
türbülansa girsem elimde karizantemler
çıkaracak sen misin beni rüveyda
bilmem sana ne kadar mühlet versem
takvimler şah-mat, hiç olur vefa
müsait bir türbülans ve karizantemler
kuru üzüm yersen güneş doğarken
zihninde yer eder, yarin sureti
unuttu, unutcak, unutur derken
aya hüzün kalır tek mahareti
güneş doğar kuru üzüm yersen
kişi başıma düştükçe gelir giderim
yolunu gözlemekten hasılam şaştı
dünya mı ay mı karar verirsen
üstü açık atımla gelir alırım.
sonsuz mutluluk kısa bir soluk
11 Mayıs 2013 Cumartesi
Hay bin Yakzan ve Robinson Crusoe
Hay ve
Robinson, ölüm tehlikesi atlatıp, bir kurtuluş olarak ıssız adaya düşen iki ayrı
insan. Doğaya, kendilerine, insanlara
karşı tavırları; düşünceleri, inançları, soruları, değerleri birbirinden çokça farklı
iki insan, iki dünya, iki farklı medeniyet..
Hay Doğu, Robinson Batı..
Hay, ıssız
adaya geldiğinde yanında hiçbir şey yoktur; tecrübesi de, bilgisi de, adı da, eşyası
da yoktur. Robinson'un yanında gemiden adaya taşıdığı onlarca işine yarar malzeme,
silahları, tecrübeleri, bilgisi, hırsı, ferdiyetçiliği, arzuları vardır.
Hay, gözünü
kendisinden başka insanın olmadığı bir doğaya açmıştır ve kendisini tabiatın,
çevresinde olan bitenlerin bir parçası olarak görmüştür. Doğaya karşı korumacıdır,
doğaya hizmet eder. Çekirdekli meyvelerden yer ve çekirdeklerini de toprağa
eker. Kendisini diğer canlılarla mukayese eder. Robinson ise ıssız adaya gelmeden önce sosyal
yaşamında hayli aktif biridir, ki ticaretle uğraşıyordu. Issız adadaki
yalnızlık onun için çok zordur. Fakat o bu yalnızlığı bir fırsat olarak görür,
adanın tek hakimi olabilecektir. O doğanın bir parçası değil, sahibidir, adadaki
her şey onundur, ona hizmet eder. Doğaya karşı acımasızdır, müsriftir.
Her şey onun varlığının devamı içindir.
Adada diğer
insanlarla ilişki kurarken Hay, kendisini onlarla aynı seviyede tutar. Onları arkadaş
ve birlikte hayatını sürdüreceği insanlar olarak görür. Robinson
ise adaya gelenleri köle ve uşak olarak görür. Kendisine 'efendi' denmesini
ister. Diğer insanlar hayatlarını ona borçludur, gerekirse onun için
ölmelidirler. Hiç kimse yokken bile adada o bir kraldır. Müthiş bir iktidar arzusu
vardır.
Hay,
hayatını ulaştığı doğrular ve yanlışlar çerçevesinde sınırlar. Bedenini bir
emanet ve Tanrıya ibadet etmesine bir araç olarak görür. Bedenini korur,
temizliğe ve güzelliğe dikkat eder, sade yaşar. Robinson'un sınırı yoktur. Canı
ne isterse onu yapar. Bedenini amaçlarına ulaşmak için bir araç olarak görür, ancak daha fazla çalışması için değer verir
bedenine. Temiz değildir, güzelliği de önemsemez. Onun için mühim olan
faydadır.
Hay için
Tanrı en yüce varlıktır, insan kendi varlığını o varlıkla bütünleştirmelidir.
Evrenin merkezi tanrıdır. Hay'ın amacı Tanrıya ulaşmak, onun rızasını
kazanmaktır. Robinson'un
Tanrıyla ilişkisi de pragmatiktir. Tanrı kendisini tehlikelerden koruduğunda,
ona yardım ettiğinde, onu mutlu kıldığında aklına gelir ve ona bağlanır. Ama
çeşitli sorunlarla karşılaştığında Tanrıya olan inancı sarsılır.
7 Mayıs 2013 Salı
melâl
kaligrafinin en güzel örnekleri içimde,
içimde yemyeşil bir bahçe var,
içimde armut ağaçları var; empati kurduğum,
mineralleri bonkör bir toprak,
ve huzur, ve sükunet, hepsi içimde
içimde böyle kesif bir mezarlık var.
sabır-zaman grafiği var içimde,
kolumniyalar var, kurumuş,
suyla dolu ibrikler taşmakta,
ve mezar çiçekleri var içimde.
ziyaret ederim her gün.
5 Mayıs 2013 Pazar
Kaderimize Razıyız
Bazen anlamadığın müzik.
Bazen de anlamadığın insanlar mutlu eder seni.
''Kaptan'nın ustalığı deniz durgunken anlaşılır mı?''
Zaten anlaşılmak hayatın en bedbaht hali....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)