Şebnem Şibimi'yi getirip "israil'den intikam almak istiyorum" dedirtmeniz halinde uluslararası bütün sorunlarımızı çözeceğimiz rivayet edilir.
İlk nafile filinta dedik ya,;
Lisede okurken afili filintalar"a katılmayı reddedip ara sıra yaptığı isimsiz bireysel eylemlerle yetindiği için Nuh Tufan ondan "Nafile Filinta" diye bahseder. yazılılardan hep 10 aldığı için sınıf arkadaşları tarafından Müntekim Gıcırbeyon diye adlandırıldığı da söylenir.
"Bazı şeylerin anlamı ortaya çıktığında o şeylerin "kendileri" çoktan yitmiş oluyor Şebnem. Biz aslında kaybettiklerimiziz. Kendisi kaybolunca anlamı parlayan şeylerle kuşatılmış durumdayız. Bu anlam birikintisi, aslında hayatla ilgisi kesildiği için anlamsızlığa matuf."
"Müntekim Gıcırbey, kesilse başlar
Şebnem'i sever de gerisin boşlar
Bir Şebnem'den bin kovana bal işler
Pîr'im anlarsın ya, gönlüm delidir."
Müntekim Gıcırbey
"Şebnem, çizgi film kuzusu,
YanıtlaSilTütsülenmiş bir bahçede saklambaç oynuyor gibiyiz.
Sensiz bütün tabancalar, fincanlar, odalar boş; sokakların hepsi ıssız, hiçbir gezegende bana hayat yok.
Şebnem, her şeyde senden bir anı aksediyor, senin masumiyet kanıtı parmak izlerinle dolu sanki dünya.
Gelgelelim masumiyet, yaşam belirtilerinin azlığı demektir Şebnem.
Bu gidişle yokluğunun gürültüsünden sağır olacağım.
Eline sihirbaz değneği geçmiş kör gibi.
Arabalar etrafımda keskin frenler yaparak duruyorlar. Beynime sıcak asfalt dökülmüş gibi, hasretin katranı kafatasımdan gövdeme damlıyor.
Şebnem seninleyken içimi padişah gururu kaplıyordu.
Gözlerine bakınca, kanımda gıcır gıcır hançerler, kılıçlar yüzüyordu.
Senin kadife geometrin başımı döndürüyordu.
Bir yandan da karşında kendimi mağaranın girişindeki kütük gibi hissediyordum.
Şimdi uzaya fırlatılan mekikte kilitli kalmış sinekten beterim.
Şebnem, İstanbul, Türkiye, dünya, galaksi, uzay senin olduğun yerde başlıyordu; neredesin?
Sensiz, yolunu kaybetmiş görünmez adam gibiyim.
Aptallığın otobanından dehanın patikasına mı varacağım? İnşallah o yol, iki kişinin yan yana yürüyebileceği kadar geniştir.
Kafamın içinde kocaman bir ağaç ve küçücük bir maymun var. Daldan dala zıplıyor, onu evcilleştiremiyorum.
Bütün şarkılarda senden bahsediliyormuş, onu fark ettim.
Ezelden beri o nazlanan senmişsin.
Saray çatılarında senin için düello yapılmış…
Her insan bazen gökte yabancı bir cisim görür de gözlerine inanmaz ya, yanındakine “benim gördüğümü sen de görüyor musun?” diye sorar.
Bende seninleyken gözlerime inanamıyordum. Kulaklarıma inanamıyordum. Vücudumdaki hiçbir hücreye inanamıyordum.
Kimseye soramıyordum da “benim gördüğümü sende görüyor musun?” diye…
Seni unutma fikri bile, sana kavuşma umuduna bağlanıyor içimde
Senden kaçış varsa bile kurtuluş yok Şebnem.
Artık, su olsam sana doğru akarım, uçak olsam sana doğru uçarım, erik olsam sana doğru yuvarlanırım…
Bizi ancak aynı banyoda yıkanmak paklar Şebnem.
Yüreğin derinliklerinden yükselen sesler, kulakta sapıkça bir şey gibi tınlıyor farkındayım.
Öpüyorum gözkapaklarını, dizkapaklarını, kalp kapakçıklarını."
Müntekim.
Şimdi uzaya fırlatılan mekikte kilitli kalmış sinekten beterim.
YanıtlaSilyine yazın, böyle yazın. İçimdeki hüzün dağıldı:)
ahh adına şebnem demek zorunda kaldığımı hissettiğim gözü pek inatçı,alçak,kocakafalı,düzmantık,mavi gözlü aptal yar....ahh
YanıtlaSil