23 Ekim 2012 Salı

İsmail Bedelinde Kurban


İsmail'in kurban edilişi, temsili
"Bu İbrahim’in dinidir; kana susamış tanrıların, mazoşistlerin ve işkencecilerin değil. insanın mükemmelliğe ulaşmasının, bencillikten ve hayvani arzularından kurtulmasının hikayesidir yaşanan. insanın daha ulvi bir makama ve aşka ve bilinçli bir insan olarak sorumluluklarını yerine getirmesine engel olacak her şeyden azade olduğu bir iradeye yükselişidir...

Hikaye, bir koçun kurban edilişiyle sona eriyor. Bu, Yüce Allah'ın tarihin en büyük insan trajedisinin sonuna ilişkin dileğidir - birkaç aç insanı doyurmak için bir koç kurban etmek.
Sen de İbrahim gibi kendi İsmail’ini getirmelisin Mina'ya. Senin İsmail’in kim? Ancak sen bilebilirsin, başkası değil. Belki eşin, işin, yeteneğin, gücün, cinsiyetin, statün vs. Ne olduğunu bilmiyorum, ama İbrahim’in İsmail’i sevdiği kadar sevdiğin bir şey olmalı. Senin özgürlüğünden çalan, görevlerini yerine getirmeni engelleyen, seni eğlendiren, hakikati duymaktan ve bilmekten alıkoyan, sorumluluk kabul etmektense meşrulaştırıcı sebepler ürettiren ve seni sadece gelecekte senden gelecek yardım için destekleyen ne varsa; işte bunlar onun işaretlerindendir. Onu arayıp bulmalısın. Eğer Allah'a yaklaşmak istiyorsan, İsmail’i Mina'da kurban etmen gerek.

 
İsmail’in yerine geçecek koçu (fidye) sen tespit etme, bırak Allah sana yardım etsin ve bir hediye olarak göndersin. O, koçu ancak bu şekilde kurban olarak kabul eder. Koç ancak İsmail’in bedeli olduğunda kurbandır; yalnızca kurban olsun diye koç boğazlamak ise kasaplıktır."
Ali Şeriati / Hac, Baba Oğul Arasında Konuşma

8 Ekim 2012 Pazartesi

Misafir

"Bütün kadınlar ejderhadır, ejderhalar da kadın." (Ursula K. Le Guin/Tehanu)


Hoş geldiniz! 

Ne iyi ettiniz! Bir manim yoktu. Çok vardı. Lakin diyemedim.

Haber saldınız iyi ki. Pakladım pasaklarımı. Sakladım saçaklarımı.

Üç yumurtayı sütle çırptım, üç yufkayı bölüp attım, yağlı peynirle katıkladım. Yalandan su böreği yaptım.

Bir bardak un ölçtüm. Bir bardak şekere ekledim. Bir litre sütü boca ettim. Yalandan tavukgöğsü yaptım.

Salona koşturdum. Süpürgeyi kuşandım. Pencereleri dayadım. Perdeleri salladım. Tozlara savaş açtım. Uçanı yakaladım, kaçanı kovaladım.

Mavi elbisemi giydim. Gözlerimi sürmeledim. Saçlarımı tutturdum. Yüzüme sevinç kondurdum. Hepinize de yutturdum.

Masam yok, sehpada yersiniz. Vitrinim yok, kitaplığı süzersiniz. Televizyonum yok, beni izlersiniz. Havadisim yok, konuyu siz seçersiniz.

Papris Palas’a gidemedim, dedikodulardan habersizim. Nesst Cafe’de gezemedim, bu ara meteliksizim. Çatmagül’ü seyredemedim, dizilere dirençsizim. Bu arada, suçu neymiş? Bir türlü çözemedim.

Zuhal villaya taşınmış. Merve açılıp, saçılmış. Nadide cipini yenilemiş. İhsan Bey saç ektirmiş. Gül’ün kızı boşanıyormuş. Taci Bey kaşınıyormuş. Bu yaşta ne evliliğiymiş? Allah şaşırtıp, düşürmesinmiş.

Çayınızı tazeleyim mi? Açık doldurayım bari… Bir dilim daha almaz mısınız? Belki çenenizi kaparsınız. İki dakika mola versek? Ezan okunuyor, dinlesek? Anladım, susmayacaksınız. Rüyamda bile hortlayacaksınız.

Yalancı su böreği yaraştı midenize. Yalancı tavukgöğsü kâr etmedi dilinize. Dursun mu bu misafirlik, gözünüze, dizinize?

Güle güle insancıklar! Çok tefekkür ederim. Buyurmayayım işim var, azcık kafamı dinlerim.

Hadi hoş gidin, beş gidin. Yüz gidin, bin gidin. Beni öldü bilin. Hayattan soğuttunuz yemin ederim!


1 Ekim 2012 Pazartesi

Eksik Bi Şey


Söyleyecek çok sözüm var ama kuracak cümlelerim eksik.  İki  satır yanyana gelince dünyanın en eğreti anlamını ifade eder gibi bakıyorlar hislerimle alay edercesine.
‘Bizimle  bunu mu demek istiyorsun? hahaha hadi be ordan sen de! Sen kim yazmak kim?’
 -Susun lütfen kırmayın daha fazla gururumu,  çimlenen cümlelerimden oluşacak paragraflarımı küçümsemeyin . Susun işte!
Kelimelerimi beyin damarlarımdan akıtacak uygun neşter arıyorum ama çok da korkuyorum akacak olandan, içimin dışa sızmasından. Öyleyse neden bu istek?  Bile bile bıçak altına yatılır mı?  Bir türlü uygun kelimeler gelmiyor  ve hezeyanımı susturmak için uygun müziği arıyorum ki kulaklarımı tıkasın duymayayım alay edişlerini. 
Kırgınlığımı kızgınlığımı anlatmak istiyorum işte engel olmayın bana. Anlatmaya çalışıyorum  birilerine, yakınım dediklerime. Ama olmuyor işte istediğim cevaplar yok hiçbirinde, çözümler yok.  Çözüm, cevap aramak da niyeyse? Olmuşsa vardır hayır deyip susabilme olgunluğuna erişememenin  verdiği bir kıvrantı kalbimdeki ve kıvrıldıkça  suyunu boşaltan sünger gibi bir  hüzün akıtma seromonisi gözlerimden.
Sayıp sövesim geldikçe zahirdekilere,  kilit vurma isteği doğuyor dilime ‘Sus ve olana razı ol!’ yap hadi bunu,  kolaysa yapsana! Demesi kolay. Bütün küllendiğini zanettiğin sınanmalarının bir anda   oluşan hava akımıyla yeniden alev alıp kalbini  cayır cayır acıtması. Ey sınanma ateşleri serin ve selametli olun artık! Dayanamıyorum hepinize aynı anda! Hepiniz birden aritmik bir kalbe sebep oluyorsunuz, belki de arkasından iş çevrildiğini sezen bir kızın çatırdamış güven duygusuna, ya da  etrafınca anlaşılamayan, melankolik , soğuk yüzlü donuk bakışlı  ruh buzullaşmasına sebepsiniz. Benim  dünyamda buzullaşma her gün artıyor  balkanlardan hiç sıcak hava alamadım   Sibirya'nın etkisi  geçmek bilmedi işte!
 Elimden düşürmemeye çalıştığım hediyemle dilimden düşürmemeye çalıştığım virdlerimle dayanma çabalarım var işte benim de!  Küreklerimin boşa gitmesi  vesvesem de var bir yanda.  Hep gelgit hep gelgit. En sert şarkılarımı fırlatmak isterdim beni üzenlerin üstüne  Hiroşima  niyetine; ama yapamayacağım ben bunu  Amerika kadar gaddar olup sizi  masum Japon halkı addetmeye hiç niyetim yok O’na havalelerim var bu diyarda görülemeyecek hesaplarım var.
Benden size  bir avuç dua    ile  bir surenin  sıcaklığına bırakıyorum kendimi….
‘1 - Biz senin için (mutluluğun) göğsünü açmadık mı?
2 - Senden yükünü indirmedik mi?
3 - O senin sırtını ezen yükü.
4 - Senin şanını yüceltmedik mi?
5 - Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
6 - Evet, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.
7 - O halde boş kaldın mı, yine kalk (başka bir iş ve ibadetle) yorul.
8 - Ancak Rabbine yönel’.