15 Kasım 2012 Perşembe

Duygu Durum Bozuklukları


Hiçbir şey olmadığını hissettiğin zamanlarda hiçbir şey yapmak istememek ve hayatının hiçlerle dolu olması nasıl da komik bir şey... Her şey herhangi bir şeyse senin hiçbir şey olamaman nasıl bir paradoks? Yine böyle saçma şeyler düşündürten bu duygu bozukluğunun farkında olsa da insan yine de böyle saçma şeyler düşünmeye devam ediyor ya hani o da ayrı bir paradoks. Hayatın paradoks ve şeylerle dolu olduğu bir an ya da anlar sıkça nasıl yaşanabilir? Sürekli birbirine çıkan şeyler değil mi bu şeyler? Bu şeyleri yaşadıkça duygu bozuklukları, duygu bozuklukları oldukça bu şeyler...
 Kurtulmak isteyenler var hep bu şeylerden bir de kabullenenler. Acaba hangisi daha salak, hangisi daha cesur, hangisi daha akıllı... Düşünüyor insan en başta neden düşülür bu paradoksun içine? Çıkar yolları var elbet bilindik günümüz güncel psikolojisinde sanata yönelmek, hobilerle uğraşmak, yoksa eğer hobi bulmak kişiliğine uygun şekilde... Kabullenmek bir çözüm mü diye düşündüğün zaman yine insanın karakterine uyan bir durumsa mesela gizemi ve acı çekmeyi seven, bu duygularla bu durumlarla yaşayabilen insanlar için evet bir çözüm.
 Normal diye tabir edilen durumlar incelendiğinde sadece yaşamak için çalışmak, iş yapmak olduğu görülür bana göre. Hayatta amaçlar vardır ve bu amaçlar hep zordur, ulaşılması güçtür. Tüm bunlara erişebilmek için önce hayatta kalmak lazımdır. Bunun için para ve sonuç olarak iş... Normal durumları böyle değerlendiriyorsak yani hayatın büyük bir bölümü amaca ulaşmak için hayatta kalabilme çabalarıyla geçiyorsa bu zaten kabullenmesi zor olan bir durum değil midir? Yaşamak, sadece yaşayabilmek her insanın doğal, anayasal, tanrısal ve birçok yönden sadece "hakkı" değil midir? Bu noktada isyana sürüklendiğinde insan döneriz yine o şeylere... Yine paradoksa… Bu normalite içerisinde uyur insan, dünyanın büyük bir kısmının yaptığı gibi ki aslında kafayı yememenin de bir yoludur bu, en başta gözlerini ve kulaklarını, iyice incelendiğinde de beynini kapatmıştır. Görmez, duymaz ve en sonunda hissetmemeye başlar...
 Acı, güzellik, yemek yeme zevki, hayatının paylaşıldığı eş... Bu kavramlar hayatta kalma süreci içerisindeki insanın doğal kavramlarıdır, eksikliğinde sadece şaşkınlık hissederler. Anlam veremezler. Ama dışarıdan bakıldığında fazla derinlerine inilmeden mutludur onlar... Mutlu bir aileleri, güzel akşam yemekleri, derslerinde başarılı çocukları vardır... Güzel görünürler.
 Paradoksa düşen insanlarla, normal diye tabir ettiğimiz insanlar karşılaştırıldığında iki tarafın da aslında normal olmadığını düşünür birçoğumuzda. Oysa insan dünyadaki diğer canlı varlıklardan bir yönü ile ayrılır o da düşünebilmesidir. İki ayrı paragrafta iki farklı canlı anlatıldı dolayısı ile düşünen insan, düşünmeyen insan.
 Şimdi tekrar inceleyelim; yaşamın doğal hakkı olduğunu savunan ve bunun farkında olan, bunun için savaşmanın gereksiz olduğunu, çalışmanın gereksiz olduğunu düşünen, düşünebilen insanlar paradoksta, düşünmeyenler ise uykuda... Seçim sizindir... Tüm bunların çözümü de yazıda da hiç geçmediği gibi hayata geliş amacıdır. Bunu bulan, bunu çözen insan, aklının da yardımıyla güzel uykusuna olması gerektiği yerden devam edecektir. Her insanın biraz uykuya ihtiyacı vardır, uyumalıdır da. Ama uyunması gereken süreç ve görülecek rüyalar insanın elindedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

isminizi ya da mahlasınızı belirtmediğiniz sürece yorumlarınızın yayınlanmama ihtimali vardır.