23 Nisan 2011 Cumartesi

Kaçış

Şehir bir günahı bastırırcasına
hiç olmadığı kadar sisli
insanlar hep bir ağızdan sessiz
cesetler arasından yürüyorum 
çakallar tarafından kemirilmiş
çürümeye yüz tutmuş bir kadın ceseti 
parmağıyla bir yeri işaret ediyor
o tarafa doğru yürüyorum 
sesler duyuyorum belli belirsiz
"Ey göklerdeki babamız!
İsmin mukaddes olsun,
melekûtun gelsin.."
fısıltı halini alıyor gittikçe sesler
işaret edilen yere geliyorum
cesetlerle dolu bir kuyu
kuyu kuyu değil bebek mezarı!
yusuf kadar şanslı olamayan bebeler
yine sesler duyuyorum
bu sefer nehirden geliyor
arada artan , arada azalan
azaldıkça artan sesler
"gökte olduğu gibi yerde de
senin iraden olsun ve bizi iğvaya götürme
bizi şerirden kurtar"
kadınların sesi nehirden geliyor
nehir inkar edercesine coşkulu
hepsi birbirine benzeyen başlar
Allah'ım neler olmuş burada!
kim kıydı bu kadar cana, namusa!
yine sesler sesler..
titreyen dudaklar
durmaksızın tekrar edilen kelimeler
"çünkü melekût ve kudret ve izzet
sonsuza dek senindir."
yürüyorum , yürüyorum
adımlarım gittikçe çarpıklaşıyor
midem bulanıyor kusamıyorum
kaçıyorum uzaklaşamıyorum
kaçıyorum uzaklaşamıyorum.

Nazife Enginar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

isminizi ya da mahlasınızı belirtmediğiniz sürece yorumlarınızın yayınlanmama ihtimali vardır.