30 Ağustos 2011 Salı

Bayramınız Mübarek Olsun

Hayatımızın Ramazan olması için 11 ayın sultanının 11 aya sözünü geçirebilmesi ve,

Dünyanın dörbir yanında, çeşitli nedenlerle bayrama buruk girmiş olan müslüman kardeşlerimizin yüzlerinin gülmesi için, onlara yapılan zulümlerin sona ermesi, küffara karşı zafer elde edilmesi, rahat müslümanların da şuurlu birer müslüman olmaları temennisi ile;

Ramazan Bayramınız ve Zafer Bayramınız mübarek olsun.

Hz. Ali'ye sormuşlar, "bayram nedir?"
- Günahsız geçen her gündür.

28 Ağustos 2011 Pazar

Simitle İftar - Zengin Eğlence

Evvelinde teravih namazına, iftarda yediğini eritme mantığıyla bakıp namaz aralarında geğirmeyi marifet sanan godomanlarımız vardı... Allah belediyemizden razı olsun onların çocuklarına konser falan yapar oldu mustafa cihat abileriyle beraber coşarak bitirdiler ramazanı! belki camilerin süsüydü gençler önceden... şimdilerde belediyenin çukurunu süslüyorlar renkli eşarpları ve ince sesleri ile teravih vakti... olsun bize yine iyiyiz! yaşıtlarımız diskolarda eğleniyor değil mi? Kime öfkemiz? zenginler et yemiyor zaten... adamların başı yüksek kolesterol ile dertte... Kalp damar hastalıkları ve tansiyon gibi sorunlarından dolayı doktor kontrolünde oruç tutuyorlar... zühd ve takvadan uzaklaşmış müslümana mı öfkemiz... o zaman en azından o akşama özel çıkartsaydın ayağındaki 200 liralık adidası veya başındaki 150 liralık renk bulutunu... sahiden üzerindeki pardesü kaç fakir doyurur? ya da cebimdeki sigaranın yekünü ile bir kuyu mu açtırsaydım afrikada... yok yok en iyisini bu sene yaptık biz bayi iftarımızı iptal ettik afrikaya göndereceğiz diye telefon açtık tüm bayilerimize... zaten siz en çok ürün satan bayiyi de umreye gönderen bir firmasınız size de yakışanı bu... aç insanlar varken nasıl uyku girerdi yoksa gözünüze... asgari ücretin üzerinde maaş vermiyor olabilirim işçime ama piyasada bir sürü üniversiteli işsiz var hem zorla değil ki çalışırsan bizde böyle... yok yok biz yine iyiyiz bak bu akşam da simitle iftar yaptık... sunucu arkadaşın da elinde yüzük göremedim yakışıklıymış da... simitle doyan bayanlar da varmış... altın da pahalı bu ara... bunlar çok mihir de istemez, simitle bile doyuyor baksana... yanılıyorsun biz önceden de böyleydik? hadis vardı değil mi? bir kötülüğün peşi sıra bir iyilik yap ki onu temizlesin... bilmem ki bu kadar kötü bizi iki simit temizler mi? mesele basit aslında adam olamadık ama taklit yapma yeteneğimizi muhafaza etmekteyiz... benim öfkem adam olamayan zihniyete, her hıyara tuz alıp koşan zilli görüş mensubu conconlara, çelişkiler yumağına dönen hayatını simitle rahatlatma derdine düşenlere... bu yazı beni simit de sizi rahatlattı... karnımızın şişi indiğine göre yarınki iftar organizasyonuna başlayabiliriz...

Abdullah Sinan KAÇMAZ
KONYA, 2011

27 Ağustos 2011 Cumartesi

O'nun şiiri


O'nun şiiri

pâk olan yükler bunlardır;
ticaret malı hayber yükleri değil.
bu, ahiret ticaretinin yolu ve sevap bunda...
ya Rab, Ensar ve Muhacirlere sen rahmet eyle!
*
hz. peygamberin söylediği tek şiir*...
mescid-i nebevi yapılırken...

* hazret-i ali/necip fazıl kısakürek, syf. 49

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Nisyan


Ben sana konuşsam usul usul
Kelimelerim saçlarını uçursa
Senin umurunda olmasam gene
Ama yanımda olsan hava gibi
Boşluğumu doldursan
Gözümü doyursan
...
Ben seni öldürsem ellerimle
Boğsam seni, tırmalasam tenini
Delirmek üzereyim; delirdim
Varlığını yok etmek dahi çözüm değil
Aklımdaki sen, kalbimdeki sen
Tüm senler koro olmuş adını söyler
...
Ben beni öldürsem nar ağacında
Yanık kokusu inletse tüm İstanbul'u
İstanbul Şehr-ül İslam olup
Yargılasa avare beni?
Şeriatımı dolayamam boynuma
Şah damarımdan yakınken padişahım
...
Sen beni öldürürsen; nasıl istersen öyle
Gözlerimi bağlar mısın ben Hakk'a giderken?
Bir de tekbir isterim imanıma nişan
Gerisi sana kalmış; tüfek, tabanca, bıçak, jilet
Aşağı tükürsem isyan Yukarı tükürsem hüsran
Ey yaradan! Biraz da nisyan!
Biraz da nisyan! El aman!

21 Ağustos 2011 Pazar

Siyah Giyinen Sufi

İçimdeki karanlık koridorda,
Çamurlu bir ayak izi.
Burnundan yağmur damlıyor 'Azrail'in.
Derken bir neyzen konuyor pervazıma.
Pervane ayı hedefliyor,
Bense dipsiz kuyuları.
Sırra bulanıyor ruhum.
Bedenim taşlaşırken,
İçimdeki putlar kırılıyor.
İnancını dar ağacına asacak bana,
Kavak yelleri engel oluyor.
Yapraklar uğulduyor,
Sazlıklarda bin çeşit nağme.
Biri çekiş vuruyor bir yerlerde.
Ve "ben" sema ediyorum,
Kalbim Şems yörüngesinde.
Bir hadisin gölgesinde;
"mûtû kable en temût"1
Ölmeden önce ölünüz!
Huuu, ya Hayy!
1 Sadettin Buluç, Şeyyad Hamza'nın bilinmeyen bir mesnevisi, Türkiyat mecmuası, XV (İstanbul 1969) , s.250-255

İnşirah



inşirah


tebriz'li bir adamın adına hutbeler okunuyor gönül mabedimde.
halbuki ben darül islamın fethine bile uğramamıştım zahirde.

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Büyük Şehirde Küçük Sevdalar

Yalnızca İstanbul'da mı olur sanırsın aşkı ey şair!
Leylalar, Şirinler, Zühreler vesair...
Anadolu'mun toprak kokulu goncaları,
Boşuna mı yandı Mecnunlar, Fıratlar, Tahirler ve oncaları...

Hüzün martı kuşunda mıdır, deniz kenarında mı?
Hepsi aldatır adamı...
Mis kokusu bağlar seni yarin, parfümü değil,
Ar güder bir kadını, er değil!

Zaman hiçte su gibi akıp geçmiyor mirim!
Bildiğim, azap şişesinden damla damla içtiğim...
Şimdiki sevdalılar çok şanslıymış meğer.
Su gibi akıp geçmeyecekse zaman eğer,
Yarin gönlünde damla damla ölmeye değer...

Hayret



safa tepesinden yokuş aşağı...


cebelitarık bir limanda kays oldu adım
içinde gemiler olmayan denizler
damlalardan oluştuğuna inanmadığım okyanuslar
ve koca bir alem dedikleri bir hücreden
yedi adımda buluştum
hatta geçtim öldüğüm zaman
bir savaşa girdim solumda şeytan
hiçbir taşta yazmıyordu adım
ben her gün cehenneme giden
bir otobüsü kaçırıyordum
hayret!
*
iki deniz birleşir burda diyorlar
ben sana kavuşayım diyemezken
onlar denizleri ayırıyorlar
hayret!
*
ayrılık iki denizin
haberdar olmasıdır
birbirinden
*
şeker yara yapar ağzımda ismini
bir şair utanabilir artık benim yerime
vadi kararmadan bir pusu seçmelisin
vaad ettiğim hüznü şimdi hissedebilirsin
*
hüzne bulanmış yanların tadına ısındır beni
ki o cellattan maktule çevirir ismini
*
ben sen dedikçe onlar sen sandılar
ışıltılarını karart ki gözler bizden utanmasın
bir ıstakaya gizle hayallerini
sevdim dediğinde ayrılmaya başlar bütün menteşeleri
*
bir yahudi tutukluğuna sahip dillerim
bir yahudi gibi hem sevdim hem vazgeçtim...
sesli okuduğunda anlam kazanan bir şiirdir hayat
ne zordur bilir misin bir şairin bir kadını sevmesi
ne zordur bir kelimeye "sen"i sığdırmak
ve sen öyle susarken,
bir şeytanı şirke sokuyor azap.
hayret!

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Sevgili O!

Sıradanlığı oldumolası sevmemişimdir. Hayal edeceksem eğer, zirveden bir adım ötesine kayar ufkum ki gerçek aslında orada bir yerdedir. Ya ölüm ya düğünle biter her film, her _sözde_ gerçekten koparılmış kesit. Oysa ki ölümün en hayati özelliği kişinin en bilinmeze doğru aldığı ilk nefes, toprağa ilk cansız dokunuş olmasından ileri gelir. Ya da evlilik iki insanın beklenilen şekilde giyinip objektiflere attığı gülücükler değildir. Evlilik kendi başına karar verememe geriliminin tatlı tatlı damara verildiği başlangıçtır. Benim hayalime gelecek olursak, ben cam kenarında otururum her hangi bir motorlu taşıtın. O ise terminal, istasyon her ne haltsa orada bekler. İçim çatırdarcasına gülerim, yeni kırışıklıklarım olur tebessümümden ama motorlu taşıtım ondan beri hareket eder. Ya O yanlış yerdedir, ya ben ya da motorlu taşıtın şöförü. Ya da hayat denilen şey aslında budur. Bir düşünelim; her şey iyi gittiğinde mi kıyametli deyimler dilimize yapışır yoksa her şey üst üste kötüye gittiğinde mi? Ayrılmak kötü değildir ya aslında ama kötüdür çünkü beklentilerin dışındadır. Beklentilerimizi aslında beklediğimizin farkına varamayan genç dimağlarımız yeterince yoğun anlam yükleyemez kelimelere. Aslında kolay olandır iyi olan ya da iyi olan hep kolaydır. Peki ya kolay ne zaman toplumu kalıp kurabiye şekline sokan bir norm olmuştur?

Bana ayrılmak kolay gelir çünkü istediğin beklentiyi seçebilirsin bir sonraki buluşma için; diğer bir deyişle seçeneklerin çoğalır. Ya da ilahi bir güç halesinin gölgesi düşer kirpiklerine, daha yavaş gözlem yaparsın. Ağır çekim yaşarken hayatı nefes nefese karar verirsin çünkü % yüz artış ve hiçlik arasındaki çizgiyi çizecek tebeşir senin elini beyazlatır.

Leyla olmayı beklemedim ben hiç ama Sevgili O, senden ayrılıyorum.

10 Ağustos 2011 Çarşamba

müslüman hüzün

yeni bir dünyanın her zaman eşiğinde sayılır insan.
ve bu yüzden ahir zamandır, herkesin yaşadığı zaman.
her şeyin, belirsizlik ilkesinden midir bilmem, birbirine girdiği, hatta birbirine girmeyen şeylerin de hususiyetle birbirine sokulmaya uğraşıldığı bir zamanda, bizlere "la" ile başlayan cümleler kurdurtmamaya çalışıyor zamanın efendileri.
toplumsal uyanışların birbirini izlediği yalanını bize yutturmaya çalıştıklarından beridir, dünya daha hızlı filan dönmüyor aslında; ama nedense insanlar daha hızlı ölüyorlar ve ne yazık ki daha mezara girmeden kefenleniyorlar hepsi.
demokrasi'nin post-modern zamanların zokası olabileceğini düşünemeyen bir "irfan nesli" yetişti gözümüzün önünde...
zamanın paradigmalarından dışarıya taşamayan, fikriyatı çorak topraklara düşen damlaların kaderine mahkum bir nesil...
bir millet olarak uyanışa geçme hayalleri kuran, ancak o milleti oluşturan fertlerin şahsiyetleriyle ilgilenmeyi nedense akıl edemeyen, zamanı geldiğinde ise Allah'ın gücünün her şeye yeteceği inancına sarılan ve fakat sünnetullah nedir bilemeyen, düşünemeyen, hatta bunu ırgalamayan bir nesil...

"kıtlık yıllarında medine'ye şam taraflarından bir kervan gelir. adet olduğu üzere kervan şehre yaklaştığında defler çalınarak karşılanır. bu sırada mescidde hz. peygamber cuma hutbesi okumaktadır. dışardan def sesleri gelince cemaat, on iki kişi hariç, kervanı karşılamaya gider."

bugün toplumsal bir inkişafın hayalini kuran kardeşler!
12 müslüman olduğunuz zaman, bunu elin alemin dümen suyuna gidecek bir tavra hasretmek yerine birbirinizin inkişafına vakfedin.
ne kendinizi kandırın, ne de sünnetullah'ın işleyişinden müteessir olun.
bu alem mesut olma yeri olsaydı, O'ndan başka bunu hakedenimiz de olmayacaktı.
O'nun ne yaşadığını görerek, hüznünüzü sevmeye gayret edin ki hüznünüz de sizi sevsin.
zira hüzün müslümandır, müslüman hüzün...