12 Temmuz 2012 Perşembe

Ramazandan Bayrama


    "Medine bir numûnedir. Doruğa ulaşan toprağın bitekliği, katılığından parça parça olmuş, bulutları fevç fevç eritmiş ve ebediyyet çiçeğinin kıtalara açılımında yıldız suları olarak akıtmıştır onları. Savaşlar anne şefkatini aşan bir inceliğin ölçüsündedir.
    Mekke, sabrın tahammülle örüldüğü bir keyfiyet armasıdır. En çetin sınavlarla aşılan engeller ve olgunlaşılan bir ocaktır. Hicret, bir yığın serüveniyle kutsal aşamanın ebedî örneğidir.
Mekke ve Medine mührünü basmıştır kâinata. Şam, Bağdat, Kahire ve İstanbul bu mührün yankısını yansıtmakla şeref kazanmışlardır, asırlar boyu.
    Oruç ayı Allah'ın aylarından bir ay olduğu halde kutsanır hepimizce. Yakup'un oniki kardeş içerisinde Yusuf'a olan ilgisi gibi bir şey Mevlâ'nın Ramazan'a değer verişi çünkü. Bir sebep, bir kolaylık, bir şans. Rahman'ın taşan rahmet deryasından fışkırıp bütün âsileri kapsayacak kadar geniş olan mağfiretinin sergilendiği mübarek bir aydır o. Ruhlarımızı hicretten miraca kadar koşturup bin aydan daha hayırlı geceleri barındırır bir gecesinde. Ruhumuz onunla birlikte yeni bir muhasebe zeminine kavuşur. İmanlar tazelenir. Cennet ve Cehennem yaklaşırlar iyice. Kabirden yana ülfet fazlalaşır. Münker ve Nekir, isimlerinin ifade ettiği müphemlikten biraz olsun arınırlar. Vahyi, Cebrail’in yeni iletişi anındaki sıcaklığıyla algılarız o saffet halimizde. Mikâil ve İsrafil'in yükümlülüklerini hatırlayarak yeniden haykırırız yürekten tasdiklerimizi. Çünkü engeller büyük ölçüde etkilerini kaybetmişlerdir. Azrail'e "hoş geldin" diyebilme hünerini gösteriş derecelerine yükselme seyrimizin kutsallığıyla coşmaktadır artık ruhlarımız.
      Ferdinand'ın orduları alçakça üzerimize çullandığı an kendimizi savunma imkânımız yok değildir aslında. Ama ne var ki El-Hamra sarayının ziynetleriyle büyülenen beyinlerimiz şeytanların en büyük desteğidir. Kurtuba'nın elden çıkması için şer ittifakı kemal bulmuştur. Oruç bu büyünün panzehiridir. Bu ittifakı dağıtacak ve zaferin sıcak zevkini iftar saatlerinde ve Cennet bahçelerinde hissettirecek bir savaş muştusudur o.
      Oruçla birlikte safiyetine kavuşan ruhlarımız bin bir parçaya bölünen kutsal avizenin görkemli anlarını hatırlarlar. Buhara ve Semerkant'a ulaşan ışık huzmelerinin Konya ve Bursa'ya yansıyışının anısını duyumsarlar iftar öncesinde ve Ramazan seherlerinde. Bütün bunları hatırlarlar da Allah'ın(cc) asla tebdile uğramayan sünnetini afakî ve enfüsî boyutlarıyla sezinlerler.
      Toplumsal alanda gereği gibi temsil edilemeyen mukaddes inançların nefse tatbiki anında içine düşülen çıkılmazlar ve çarpıklıklar görülüp de artık rüyayı hayata tercih ederek bir Yahya Kemâl gibi hatırlara gömülmek. Ama bununla bitmez. Teravih hareketin ifadesidir. Kulluk halinin tekmilini simgeler o. Hülyalara yer olmadığını hatırlatır sürekli.
     Kutsal avizenin bir parçaya bölünmüş kıvılcımları çevrelerini fersiz bırakmamalı. Gerçek kimliğine kavuşup başkalarına alet olmamak için yeniden yekvücut olmak gerekliliktir. Boşlukta erimeyi, yok olmayı engellemenin tek çaresi. Varlığın hakiki gayesine ulaşmasının alternatifsiz biçimi.
     Oruç maddesiyle, mânâsıyla, ruhuyla bedeniyle aramızdadır. Kendisinden çıkan rahmet pınarlarını adeta gözlemliyoruz. O halde pınarın kaynağına daha bir yakınlık gerek. Bir daha uzaklaşmamacasına. Hoş, pınarın başında olmakla bitmiyor işimiz. Her birimiz kaplarımızın alabildiği kadarla yetinmek durumunda kalıyoruz.
Bayramlar zafer sonuçları ve sevinçleridirler bir anlamda. Evet, nefse karşı yoğun olarak verilen son bir aylık mücadeleyi bayramla kutluyoruz.
     Bir gün bahçemizin gülleri açılıp, şehitlerimizin kanlarıyla sulanan ağaçlarımız yemişlerini verdikleri an verilen gerçek mücadelenin, orucun nefis çapında temsil ettiği hakiki savaşın zafer çığlıklarının kulaklarımızda çınladığını hissederiz.
     Bir gün yüreğimizin ta derinliklerinden "bugün bayram" diyebilmenin hasretiyle kavrulan çilekeş müslümanların bayramları tebrike değerdir. Mübârek olsun."

 80'li yıllardaki bir Zaman Gazetesi'nden köşe yazısı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

isminizi ya da mahlasınızı belirtmediğiniz sürece yorumlarınızın yayınlanmama ihtimali vardır.