Baharın yazma hissi uyandırdığı yadsınamaz bir gerçek. Bu
gerçeklik bugün de aynı şekilde gün yüzüne çıktı. Yazmak için önce masamı cam
kenarına pencerede duran çiçeklerin önüne getirdim.
Pencereden görebildiğim ağaçları
ve mis gibi gökyüzüne bakmak kelimelerin akışını kolaylaştırıyor.
Laleler de güzelliklerini sergilemeye başladı bugünlerde.
Laleler renk gösterisine başlamışken; bahara, lalelere, İstanbul’a ve hayata
dair bir şeyler karalamamak olmazdı.
Yine kocamı evden uğurladığım akşamüstlerinden birinde (evet
yanlış okumadınız ‘kocamı’ diyorum;
çünkü şu suskunluk döneminde medeni halimdeki değişime alışmak bir yıl
sürdü.) Kendimle baş başa kaldığım böyle akşamların ayrı bir tadı oluyor benim
için, yazmak için bulunmaz fırsatlardır. Fona da Jamal Slitine'in 'Hobbi' Lak şarkısını seçince yazmak için tüm şartlar tamam oluyor.
Ne diyorduk; bahar, sokaktan içeri dolan çocukların
bağırışları biraz da . Ara sıra parmaklıklara çarpan topun çıkardığı gürültüye ben
çoktan alıştım. Emekli amcalar ve yaşlı teyzeler çok memnun olmasalar da, baharın
habercisi, biraz da o top gürültüsüdür.
Dün Kadem-i Şerif tekkesinin bahçesindeki kabirlerin
üzerlerinde, kırmızı laleleri görünce, özlenen bir dosta kavuşmanın heyecanını
duydum. Kabirlere çoktan hayat gelmişti. Şehir ise patlayan bombalar sebebiyle
ne kadar içine gömülmüştü şu günlerde. Ahmet Kaya Kum Gibi şarkısını söylüyor yazının burasında. Ülkece, bombalardan bahara hızlı bir geçiş dileğindeyiz.
Vapurla karşıya geçmenin zamanı geldi çattı. İşten çıkıp sahile kadar yürümek, günü
yorgunluğunu atmaya birebir. Özellikle Hüdayi yokuşundaki kitapçılara
uğramak, birkaç kitap almak, oradan çıkıp
Hüdayi Hazretlerine bir selam vermek, yolu kıymetlendiren bir tat bırakıyor dimağımızda. Bugünlerde Uncular Azat yokuşundaki H yayınları ise Üsküdar’a yeni bir soluk getiren mekanlardan.
İçeri girince öncelikle Niyazi Mısrî hazret karşılıyor sonra eserleri, biraz
ilerleyince de Tapduk kapısına varan Yunus’un tablosu. Ressam Tülay Gürses Hanımefendi 'renklendirmiş'. (renklendirmek terimi ressamın kendi deyişidir.) Tülay hanım da ararken bulanlardan. Tatçı hocayla tanışmalarını anlatmıştı. Kaderin üstünde bir kader olduğunun bir delili de bu tanışmaydı.
Mustafa Tatçı hocanın kuruluşuna öncülük ettiği, Leyla İpekçi hanımın ve Sadık Yalsızuçanlar ağabeyimizin sıkça uğradığı, birlikte sohbet etme imkanı bulduğumuz bir kitapçı. Üsküdar, her sokağında bir irfan ocağı barındıracak kadar zengin bir geleneğe sahip. H yayınları bunlardan sadece biri.
Mustafa Tatçı hocanın kuruluşuna öncülük ettiği, Leyla İpekçi hanımın ve Sadık Yalsızuçanlar ağabeyimizin sıkça uğradığı, birlikte sohbet etme imkanı bulduğumuz bir kitapçı. Üsküdar, her sokağında bir irfan ocağı barındıracak kadar zengin bir geleneğe sahip. H yayınları bunlardan sadece biri.
Yeni Valide Camii'nin hemen arkasına ise yeni bir mekan
açılmış; ‘Mihrimah İstanbul’. Mihrimah Camiinin
arkasındaki Mihrimah Cafe ile karıştırmayın sakın. ‘Mihrimah’ ve ‘Cafe’
ikilisi yanyana ne kadar eğreti duruyor olsa da masalarda kitapların olması hoş. Gençlerin, oturup kitap okuyabileceği
yerlerin her gün çoğalması ümit verici. (Kitapları instagramda paylaşmak yerine, okumayı
tercih ettiklerini varsayıyoruz burada) Hoş bir hava katmış hemen cami avlusunun
dibinde. Nihayet derginin Mart sayısının
konusu 'yaşam alanı avmler değil
yaşam alanı kütüphaneler istiyoruz' sloganıydı.
Sanırım mekan sahipleri işi ticarete dönüştürerek ‘yaşam alanı cafe’
meselesine çoktan el atmışlar. Eh ne diyelim, ruhsuz pop müziklerin çaldığı,
kocaman tv ekranlarında saçma sapan klipler dönen mekanlar olmadığına şükredelim.
Konu nasıl da dallanıp budaklanıyor
efendim, bahar diyorduk. Vapura atlayıp da şöyle bir Eminönü’ne salınma vaktidir. Emirgan
ise gezilmeyi bekleyen bir cennet
minyatürü şimdilerde. En güzel lale
fotoğrafını her yıl olduğu gibi bu yıl da ben çekeceğim diyorum. Kendi
yarışımda kendime beğendiremiyorum bir önceki çektiğim fotoğrafı. İstanbul
böylesine çıldırtıcı oluyor işte baharda.
Ahmet Altan ne diyordu
1 Mart’ta yazdığı ‘Çiçekler İsyan ve Kadınlar’ isimli yazısında;
‘Önce mimozalar
gelir…’
Önce mimozalar der ve tüm çiçekleri sayıp, başörtüyü en sonunda yerin dibine gömer ve ahlaksızlığı
yüceltir. İsyanı kamçılar. İsyana davet
eder eşrafını. İsyan yakışır bize der.
Ah bir bilse bizim İsyan Ahlakımız Nurettin Topçu bey ile şekillenir. Müslümanın İsyanının bile Bir Ahlakı var. Bir Kur’an ve sünnet çizgisi var.
Ah bir bilse bizim İsyan Ahlakımız Nurettin Topçu bey ile şekillenir. Müslümanın İsyanının bile Bir Ahlakı var. Bir Kur’an ve sünnet çizgisi var.
‘Bahar’ da siyasete alet edilenler güruhunda yerini almış
oldu böylece.
Ne diyelim Newroz piroz be! O zaman.
*Baharı tefekkür aracı kılıp Kendine yakınlaşmamıza vesile
eden Rabb'e sonsuz hamd, sonsuz şükür! (*Newroz piroz be’ nin Müslüman sözlüğündeki
tanımı).
böylece baharı bir kemalist- bir müslüman- bir kürt olarak ( en çok müslüman olarak) selamladıysak güzel günler göreceğiz çocuklar...
http://tulaygurses.com/ (Tülay hanımın çalışmalarını görmelisiniz...)
böylece baharı bir kemalist- bir müslüman- bir kürt olarak ( en çok müslüman olarak) selamladıysak güzel günler göreceğiz çocuklar...
http://tulaygurses.com/ (Tülay hanımın çalışmalarını görmelisiniz...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
isminizi ya da mahlasınızı belirtmediğiniz sürece yorumlarınızın yayınlanmama ihtimali vardır.