7 Haziran 2011 Salı

Olmayan Kitabın Önsözü

sana ve ona,
birbirinden bağımsız gibi görünen her zerreye...


Bir kitap daha ortada yokken yazıldı bu yazı. “Şair kimdir?”, “Şiir neye denir?” soruları bir dönem zihnimi meşgul etmişti ama artık kimin umurunda?

İnsanın his dünyasına ait olduğunu düşündüğüm bu kavramların, doğru ya da yanlıştan ziyade, gerçekte ne olduklarını, bundan önce öğrenemediğimiz gibi bundan sonra da öğrenemeyeceğimiz kanaatindeyim. Belki bir gün bir alem içinde yaşarken anlayacağız bunların ne olduğunu. Zira ben kainatın bir şiir olduğunu hissettiğim halde bugün bunu anlatabilecek donanıma sahip değilim. Hoş, anlatılabilir bir şey olduğunu da sadece zannediyorum zaten. İşte bu yüzden kainatı asla anlayamayacağımızdan şiiri de yaratanın yarattığı gibi anlamanın bir ütopya olduğunu düşünüyorum. Zaten bu konunun en dehşetengiz yanı da kainatın en büyük şairinin tek bir şiir bile söylemeden çekip gitmiş olduğu gerçeğidir. “Çünkü o kendi hevasından konuşmaz…” Şair anlatan olduğu kadar anlayandır da; hatta şair anlayandır, anlatamaması kelimelerin suçudur, insanların anlayışsızlığıdır, medeniyetin medeni olamayışıdır, kalıplara hapsolmuş algıların dağılmaktan korkmasıdır…  İçinde duyduğu hissi anlatabilecek kelimenin icat edilememiş olması şairi suçlu kılar mı?

Şair, duyduğunuz zaman içinizde bir şeyleri kıran sözlere sahiptir. Bir dilcinin mekanik algısından çok, hisleriyle yepyeni bir kelime çıkarabilecek içgüdüye sahiptir. Tüm bu sahipliğinin farkında bile değildir. Amacı, içinde yaşadığı o his ülkesinde duyduğu huzuru herkese anlatmaktır, hiçbir zaman anlatamayacak olduğunu bildiği halde… Kaybetmeye girdiği bir savaşın adam gibi yapılmasından yana olan adamdır.

İyi şiirin ne söylediğine bakılmaz, neyi neden söylemediği düşünülür. Örttüğü manaların işaret ettiği hisler duyumsanamıyorsa, kişi kendini kimsenin bilmediği, görmediği bir alana hapsedemiyorsa şiirin şiirliğinden yoktur eser. İsmet Özel, bir yerde her şiir okuyucusunun ister istemez biraz şaire dönüştüğünden söz ederken sanırım bunu da anlatmıştır ister istemez. O yüzden korkulur şiirden; bir kitaba sığıştırılmaya çalışmaktan, bir mana kalıbında daraltıdan çıldıracak şekilde sıkılmasından ve kelimeye dökülmesi olanaksız bütün hisleri söylemediği halde tam otomatik bir silah gibi zihninize boşaltmasından…  

Her şair cennetin bir remzidir ve her dil cennetin bir şairidir. Çünkü cennetle ilgili bilinen en gerçek hakikat, onun sonsuzluğudur…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

isminizi ya da mahlasınızı belirtmediğiniz sürece yorumlarınızın yayınlanmama ihtimali vardır.