22 Ağustos 2012 Çarşamba

Mihmandar

Eski bir dosttan elde kalan birkaç satır, mihmandar eşliğinde dolaşılan yollar ve bu dostluğa şahit olan kent. O günün ardından tarihin karanlığına gömülecek bir sayfayı   biraz loş ışık altında tutma çabasıyla  paylaşma gereği duyulan yoldaşlıktan arda kalan cümleler...
                                                          'Mihmandar'
'Susuzluğunu dindirmenin tek çaresi abdest olan, açlığınsa manevi ziyafet yüzünden aklına bile gelmediği, en az benim kadar İstanbul’ a âşık bir mihmandar eşliğinde yapılmış eşsiz bir yolculuktu.
Sabah erken kalkmış, dünden sözleştiği gibi oruç olduğu için kahvaltı yapmadan evden çıkmıştı. Sevgili sanki daha ilk andan bugüne özel bir ihtimamla hazırlanmış olduğunu hissettiriyordu. Kapının önüne çıktığı gibi hafif bir esinti ile karşılamıştı. Severdi sevgili kendisine zaman ayıranı, ona daha ilk dakikalarda hissettirirdi memnuniyetini.
Otobüsle gidilecekti buluşma noktasına. Az kullansa da severdi otobüs yolculuklarını, İnsanları seyrederdi. Hüznü arardı insanların suratında ve bulmak çok zor olmazdı. Sevgili en çok hüznü armağan ederdi. Yalnızca kendisini tanıyanlar, tanımaya çalışanlar memnun olurlardı armağanlarından.
Otobüs buluşma noktasına doğru hareket ederken, kendisini bir mihmandara teslim etmiş olmanın eminliği vardı içinde. Mihmandarla selamlaşalı uzun zaman olmuştu ama merhabalaşalı çok zaman olmamıştı. Kısa zamanda etkilemiş hatta Sevgilinin ondaki tasvirlerini merak etmiş. Bunu keşfetmek istemişti. Bu yolculuğun vesilesi de bu olmuştu zaten.
Buluşma noktası; Sevgilinin mührü. Sevgilinin ezelde kazanmış olduğu güzelliğin delili. “En Sevgili” nin nazarının değdiği yeri.
Buluşma noktasının seçimi, mihmandara ilişkin kalbinde oluşan fikirlerin onu yanıltmayacağını gösteriyordu. Otobüs buluşma noktasına yaklaştığında “ ben evden çıkıyorum, uyuya kalmadın dimi” diye bir mesaj atmıştı mihmandar. Cevap olarak mihmandarı utandıracak bir şeyler yazmıştı.
Yanında çantası, elinde tesbihi ile varmıştı Sevgilinin “En Sevgili”nin nazarının değdiği yerine. Huzur da mihmandarı beklerken çok uzak olamayan bir zamanda elini alıştırdığı dilini alıştırmaya çalıştığı tesbih(zikir) çekmekle meşgul oluyordu. Normalde halleşirdi sevgilin tanıdığı her şeyi ile… Çok severdi tanıştıkça hallenmeyi, halleşmeyi. Bekledi bu sefer mihmandarı. Çünkü Mihmandar'daki Sevgiliyi tanıyacaktı.
Mihmandar geldiğini haber vermişti. Kapıda bekliyordu. Dışarı çıktı. Yanına geldiğinde mihmandar, “içeri girelim mi?” diye sordu. Cevap olarak “bugün tüm kararlar size ait, sizdeki sevgiliyi tanıyacağız dedi” . İçeri girilmesine karar verdi Mihmandar. Önce huzurda Sevgilinin “En Sevgili” nin nazarının dediği yeri ile hasbihal ettiler. Sonra kendilerine bir yer bulup, günün anlamına binaen beraat nişanına göz dikmiş insanlar gibi “O” nun Sözleri’ nden okumaya karar verdi Mihmandar. İkisi de kendilerine bir yer bulup okumaya başladılar.
“O” nun sözlerinden bir parça okuduktan sonra eli telefonuna gitmişti. Mihmandar geldiğinde başka bir mesaj daha yazmış görmediği; “Huzura girersem çabuk çıkmam” demiş mihmandar. Tam bu mesajı okurken mihmandardan gelen başka bir mesajla arttık kalkmaları gerektiğini öğrenmiş oldu.
Ayağa kalktı, kapının önünde karşılaştılar. Sevgilinin En Sevgili’ nin nazarının değdiği yerine veda ederek Sevgiliyi tanıma yolculuklarının ilk basamağını bitirmiş oldular.'....

Bu cümlelerle yarım kalmıştı dostlukları, farklı bir halleşmeleri vardı, kimseyle paylaşamadıkları  içlerindeki derviş ruhlarını açığa çıkarırlar, elest bezmine olan hasretlerinin hüznüne bulanıp, Allah'ı andıkça anarlar, O'nu andıkça mutmain olur,daha çok anarlar,  Suriye'deki kardeşleri için dertlenip, seher vakitlerini birlikte dua ederek geçirirler, dualarında birbirlerini anmayı aksatmaksızın, okurken etkilendikleri satırları, dinlerken kendilerinden bir parça buldukları  tınıları birbiriyle paylaştıkça  aralarındaki bağı güçlendirirken, aslında bir o kadar da uzaktılar. Bu zahiri uzaklık  gönüllerin  yakınlaşmasına engel olamayacak kadar önemsiz bir uzaklıktı. Gündelik yaşamlarına dair pek bir şeylerini bilmedikleri halde, konuşmaya başlayınca sanki yıllardır yan yanaymış gibi derin bir sohbet başlardı.
Ve bir gün bu dostluk  bitti.  Bir Üsküdar  vapurundan sonra her şey bir anda bitti...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

isminizi ya da mahlasınızı belirtmediğiniz sürece yorumlarınızın yayınlanmama ihtimali vardır.