14 Ocak 2012 Cumartesi

profiterol kortex




alıştıkça deliriyoruz çok afedersiniz. alışık olmakla deli olmak arasındaki tek fark huni böylece. alışmak, mantığın daimî çalışma sistemine bi çay molası verir. çaya kraker batırır. ardından çiğdem çitler, meyveydi falan derken uzar gider. işte alışınca tezeği yeriz biz. alışırsak ölürüz. alışınca bağlantı hızı düşer, kopması ise an meselesidir. alışınca ayakta uyuruz. o yüzden alışmaya alışık olmayan birisiyle evlenelim dostlar. tabi bu durumu arabartıp psişik bir pokemona da dönüşmemek lazım.
hatta bu bağlamda namaza dahi alışmamak lazım. onu sürekli hissetmek, her an düşünerek kılmak lazım. kılınması gerektiğinin bilincinde olarak ifa etmek gerek.
bir başka mevzu ise düşünmek, düşünmek de hissizleştiriyor insanı. kalp kılcallarını sodyum bikarbonatla tıkıyor adeta. hani düşünüyoruz öyleyse varız ya, hissedersek eğer, hiçiz!
bazen gerçekler hayallere dönüşür. bazen de hayaller gerçek olur. işte hayat mühendisin otuz derecelik bakış açısından bu ikisi arasındaki alternatif akım gibidir. ve İslam voltajı yüksek bir dindir. dünyanın öbür ucunda biri şarap içerken sen nasıl evinde oturuyorsun, der sana. Hristiyanlık gibi evinin önünü temiz tut kimseye karışma demez.
buraya kadar 4 adet çelişki bulmalıydınız.
mamafih aklımızı bindirdiğimiz treni kaçırınca, dörtnala kimsesizleşiyoruz!
münzevi hayallerde prens olabilmek dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

isminizi ya da mahlasınızı belirtmediğiniz sürece yorumlarınızın yayınlanmama ihtimali vardır.