24 Mayıs 2011 Salı
Sen Susunca
tehlike yakmadan kulaklarımı,
sessizce akar içime.
kimse bilmez bu hali,
kimse duymaz ki senin sesini...
tenindeki bıçak keskinliği,
doğramaz oldu hayallerimi.
kimseyi özlemedim ben,
seni özlediğim gibi...
sen gittin diye ölmüyor insanlar.
ölmek onların işi...
kimse farkında bile değil sanki,
herkes her şeyi biliyor gibi.
ben acemilik nedir bilmezdim;
karıncalar taşıyormuş meğer dünyayı.
cinayetten arıyorlarsa beni,
şaftım kaymışsa artık gecelerde.
seninle bile konuşmuyorsam mesela,
söylesene bitmedi mi bu çılgınlık hala?
sen gidince ölmedi kimse.
ölmek ne iğrenç bir kelime!
sen susunca susmadı kimse.
ben, sağır oldum sadece!
20 Mayıs 2011 Cuma
Otobüsün İçinden Hayat
-İkisi de hep geç gelir.
-Ve ikisine de “niye geç kaldın?” diye sorulmaz.
16 Mayıs 2011 Pazartesi
Bir Çocuk Şarkısı
Bir de elmam olurdu, acıktığında yersin diye alırdım yanıma.
Ya hayat arkadaşım bir gün bana arkasını dönerse? Ağlıyorum için için…
Yanında oldum her zaman bilirsin hayat boyu.
İçimde ürkek bir titreme düşünüyorum koyu koyu.
Öyle bir sevmişim ki seni bilemezsin. “Ama şurası eksikti” diyemezsin.
Tam tekmil sevdim seni eminim.
Hastalıkta sağlıkta senin yanında olmaktı yeminim…
Yağ sattım bal sattım, yine de aldım en beğendiğin ayakkabıyı.
Hevesin geçince çöpe attın, öldürdün bu talihsizlik ustasını…
Dilim kopaydı da “seviyorum” demeseydi sana…
Gerçi kalp sevince dil neylesin? Onu da koparamazdım ya.
Koca ömrüm heba oldu ya, sağlık olsun ya…
Portakal istedin bir gece yarısı hiç unutmam.
Ama gönlünü edemeyince uyuyamam.
Çulsuzum, param da yok ama bir yalan uydurup ikna etmiştim Manav Hayri’yi…
Soydum, başucuna koydum. Bir teşekkür etmedin ama olsun en azından rahat uyudum.
Böyle geldi geçti hayat, sana hep fırından yeni çıkan ekmeği yedirirdim, bense bayat…
Bir gün adıyla ekmeğe bir yağ sürüp vermesen de, mutluydum yinede.
Kahvaltı sofrasındaki gülücüklerini izlemek yeterdi.
Mini mi mini bir kuş konmuştu bir gün penceremize.
Merhametini ilk o zaman görmüştüm. Kıyamadın aldın ya onu içeriye, çok şaşırtmıştın beni.
Bu kadın mıydı bana bir gün olsun minnet duymayan?
Bu kadın mıydı gözlerine baktığımda değersizliğimin yansımasını gördüğüm?
Kuş kadar olamamıştım anlaşılan senin gözünde. Yalan yok kıskanmıştım minnacık kuşu.
Pırpır edip canlanmasına izin vermeden ezmiştim ya onu, hala kulaklarımda o nefretle “Aptal!” deyişin. Anılarımda canlanır yaptığım her hata da senin sesinden yankılanan o “Aptal”…
Sevmedin belki de beni hiç ama hep mutlu görürdüm seni. Buydu tek tutunacak dalım.
“Kusura bakma başkasını seviyorum” diyene dek.
Hep mi talihsizliği işaret ederdi benim kahve falım?
Seninle geçen her yıl için bir kurşun saydım ömrüme tek tek…
Geriye pek bir şey kalmadı zaten. Doktor en fazla altı ay yaşarsın dedi ama sanmam.
Senin için yazmayı bile beceremediğim bir şiirden sonra ölürüm herhalde.
Biliyor musun akıllandım artık, hiçbir yalana kanmam…
Ölüyor olsam bile dayanamam koşa koşa yetişirim son nefesimde, sen yeter ki gel de…
Ve bir gün geldim eve, her zaman ki gibi kimse yok…
Dolaptaki ilaç gözüme takılır. Dedim ya akıllandım artık diye,
“Aptal!” falan değilim senin o gün dediğin gibi. Şeker falan sanmadan bitirdim hepsini.
Ne kurtarmaya gelecek bir annem vardı,
Ne de “Aptal!” deyip yaptığımdan utandıracak bir "SEN"…
15 Mayıs 2011 Pazar
İnternete Müdahale Meselesi
14 Mayıs 2011 Cumartesi
Öğrenciyken Yapabileceğiniz 10 Şey
(yalnız kesinlikle başörtülüleri küçümsemek için değil, sadece sıra size gelince “efendim bu kasa kapalı sizi yan tarafa alalım” diyen kasiyerlere iğneleme amaçlı)
2- Kitapçıya gidip, herhangi bir arkadaşınızın adını söyleyerek son kitabı geldi mi diye sorun;
“Halit Çetin Sözer’in son kitabı var mıydı acaba?”
Eğer Konyalıysanız muhtemelen “Bitti ama haftaya gelecek.” Cevabını alacaksınız.
3- Tramvaya binerken tam sıra size geldiğinde dolduğu için binemediğiniz zaman, daha kapı kapanmadan içerdekilere;
“yaa hep siz biniyorsunuz, Siz çok bindiniz inin de biraz da biz binelim, hem siz evde de binersiniz” gibi şeyler söyleyerek saçmalayın.
(eylül koç – çok lül ye)
4- Erikli marka su veren kantinciye;
“bunun sadesi yok mu?” diye sorun.
5- Zevkine ÖSS’ye girip, (veya adı her neyse) daha kitapçıklar dağıtılmadan, herkesin tam heyecanlı heyecanlı dua okuduğu anda;
“hocam test mi klasik mi?” diye sorun. Çıkışta da “hocam ne zaman okursunuz?”
6- Zabıta dayınız ya da tanıdığınız varsa, ayak dinlendirme makinasında ayaklarına masaj yapan arkadaşınızın yanına gönderip ceza yazdırın;
“görmüyor musun kardeşim ‘ayak dinlendirMe’ yazıyor, sen de oturmuş ayak dinlendiriyorsun!”
7- Sınıfta uyuyan arkadaşınızı, “Abdurayim kalk yerine yat oğlum, abdurayiiiim hadi oğlum” “abdurayim kalk lan devrim oldu” “abdurayim uyan geldik” gibi sözlerle rahatsız edin, uyandırın.
8- Otobüsü durdurup “falan yerden geçiyor mu?” diye sorun. “geçmez” derse;
“öpiyim de geçsin” deyip kaçın.
9- Maraş dondurmacısına parayı uzatıp çekin, uzatıp çekin. Hep o mu bizi kandıracak, birilerinin intikamımızı alması lazım.
10- Hocalarınızla işbirliği yapıp, "Bahar Şenliği" adı altında organizasyonlar düzenleyin ve o organizasyonlara gelen herkesi "Bu çocuk okumaz" diye okuldan atın.
13 Mayıs 2011 Cuma
Bundan Anlıyorum
seni çay kadar sevdiğim zaman anla ki
artık vazgeçilmezsin,her şeysin.
ki ben şu hayatta en çok çayı sevdim.
sevdim dediğime bakma,
bizimki bir çıkar yol bulamama durumu.
alkol haramdır bilirsin,
tütün konusu tartışmalı.
sekr halinde geçsin diye ömrüm,
bir çayı sevdim,bir seni...
ara sıra puro içerim,özellikle geceleri
sanki daha az günahmış gibi,
şahit olmazsa insan,Allah affeder belki
dünya benim için cehennemdi.
Allah affetti,seni gönderdi.
***
bilmiyorum ki edebiyatın lisede kaçtı.
ben sana devamlı hayaller kuruyorum,
bütün şairler paslı bir bıçaktı.
su çiçeğine yakalanmışsa bir kadın
ya hamiledir,ya fakir
çayı şekersiz içmedikçe anlayamazsın,
seni peynir gibi sevmek nedir?
***
benim edebiyatım hep kötüydü.
saçma sapan şeyler öğretmek istediler...
ben saçma sapan şeyleri sevmem.
sevdiğimde saçma sapan olurum.
seni saçma sapan seviyorum.
saçma sapan ne demek bilmiyorum.
***
sana güzellemeler yazıyorum.
şiir varsa,her şey var olabilir hayatta,
aşıklığımı bundan anlıyorum.
gündüzleri seni insan gibi görüyorum,
gece olunca ben şair oluyorum,
sen külkedisi...
hiçbir şair cesur değildir;
katiller şiiri çok sever,
kelimelerle öldürür çünkü şairler.
sana şiirler yazıyorum çünkü,
çünkü seni kelimelerden koruyorum,
çünkü şairler hep korkaktır.
terziler bu tip şeyleri fark etmezler.
bir bıçak şairinse kesin paslıdır,
kılıçları kınlarında yaşlanır.
aşıklığımı bundan kanlıyorum.
sen dedikçe fena yoruluyorum.
12 Mayıs 2011 Perşembe
Bir Şeyler Yapmalı
11 Mayıs 2011 Çarşamba
Bu Sabah ''O''na Uyandı
8 Mayıs 2011 Pazar
Buruşmuş Çin Düğümlerim
7 Mayıs 2011 Cumartesi
Göksel Baktagir'in Naz'ına
Not: Şiir Hayal Gibi Aşk Masalı 3 albumunun naz parçasına atfedilmiştir.
4 Mayıs 2011 Çarşamba
Kapitalizmi Niçin Sevmeliyiz?
Attila İlhan'ın dediği gibi: "Ne vakit karşımda bir kapital karşıtı görsem, öldüreceğimden korkardım! Felaketim olurdu, ağlardım." Kanımca Attila İlhan sıkı bir kapitalistti. Bakmayın sosyalistim ayakları yaptığına, sosyalistim demeyene kız(ların) vermediklerini iyi biliyoruz. Ona anlayış göstermeliyiz. Ve kapitalizmi en çok bu sebeple sevmeliyiz; o ezilen halkların ideolojisidir!
Kapitalizmi daha çok sevmek istiyoruz. Neden sevmeliyiz? Çünkü o, bize değilse bile, mutlaka yakın akrabalarımızdan birine havuzlu bir villada yaşama imkanı verir. Ve biz de -eğer adi bir servet düşmanı olmaz isek- pek tabii ki yazları bir kaç gün bu yakın akrabamızın havuzunda serinleyebiliriz. Kapitalizm akraba ilişkilerimizi geliştirir. Sıla-i rahim sünnettir.
Kapitalizmi en müslüman duygularımızla sevmeliyiz. Çünkü onun da abdestlisi makbuldür. Yüce Allah elbette ki cuma günleri camilerin çevresinde bisikletler yerine parıl parıl parıldayan cipler gördüğünde mutlu oluyordur. Ve gayetle normal olarak bir müslümanın malı mülkü arttıkça, bunların kırkta biri de artar. Ve bu bir yoksulun karnını doyurmaya yeter. En azından senede bir hafta.
Kapitalizmi en insani duygularımızla sevmeliyiz. Çünkü o, kolayı bize 25 kuruş fazlaya satan Bakkal Cihan'ı öldürür. Kolaya 25 kuruş fazladan vermemeliyiz, o para dilenciye verilir, herkes mutlu olur. Cihan zaten ölmeli, çünkü çağa direnerek dükkanında pos makinesi bulundurmuyor! Kolayı ne kadar seviyorsak, kapitalizmi de o kadar sevmeliyiz. O bizim vücudumuzda dolaşan şekerdir, kışın bizi soğuklardan koruyan yağ dokusudur. O, şüphesiz ki, bizi koruyup gözetendir.
Televizyonu seviyor muyuz? Kapitalizmi de sevmeliyiz. O, biz akşamları sıcacık evimizde -ev sıcak değilse bile yağ dokumuz bizi ısıtır- rahat rahat televizyon karşısında duygudan duyguya sürüklenebilelim diye parasına kıyıp reklam verir. Bizden aldığını bize geri verir. Kapitalizm borcuna sadıktır. Faiz sadece biz aldığımız zaman haramdır.
Kapitalizmi sevmeliyiz çünkü o bizi seviyor. Bankalar kurup bizim paralarımıza göz kulak olmak istiyor. Paralarımızı onun bankalarına yatırmalıyız. Böylece yanımızda nakit taşımayarak bir çok gereksiz masraftan kaçınmış oluruz. Nasılsa Cihan pos makinesi kullanmıyor. Ve biliyoruz ki "halk aşksızsa sokaklar banka dükkanlarıyla doludur." Hemen kendimizi bir bankaya atıp hayatımızın aşkını bulmalıyız.
Kapitalizm özgürlük demektir. Örneğin kapitalist bir devlette pek tabii ki sosyalizmi savunabilirsiniz. Fakat tam tersi mümkün değildir. Bu konu üzerine derince düşünmelisiniz. Çünkü kapitalizm istediğimiz kadar düşünmemize izin verir. Sabah iş yerimize giderken, öğle arasında yemek yerken, akşam evimize dönerken ve gece dizimizin reklam aralarında istediğimiz kadar düşünebiliriz. Ve pek tabii ki uyku saatimiz geldiğinde rüyamıza devrim bile yapabiliriz. Freud en büyük kapitalisttir!
Kapitalizmi neden bu kadar çok sevdiğimizi anladığımıza göre, şimdi değilse bile -çünkü şimdi dışarısı soğuk- müsait bir zamanda dışarı çıkıp kapitalizmi sevme hakkımızı elimizden almaya çalışanlara karşı yürümeliyiz. Yürümesek bile elimize bir pankart alıp oturmalıyız. Oturmasak bile pankartı evimizin penceresine asmalıyız. Kapitalizm kolaylıklar ideolojisidir. "Kapitalizmi Sevmemiz Engellenemez!"
3 Mayıs 2011 Salı
Kaza Filinta
Merhabaaaaaa,
Ben ki metrobuste bir Filinta gördüm, sonra bir google'ladım iki Filinta, üç Filinta derken sanıyorum ben de 63. olma kararı aldım...En yeniyim şimdilik, filinta gibi adamım ve bana Türkçe'mi kullanacak bir boşluk sunduğunuz için müteşekkirim.
Hayırlı günler
Assalam,
Neden? Çünkü.
merabalar. nafile filintalar'ın en yeni üyesi olarak sizleri selamlıyorum sevgili okuyucu kitlesi. ve diğer yazar arkadaşlarımı da selamlıyorum bu vesileyle. siteye katılım sürecim çok hızlı gelişti ve bir sürü esrarengiz olay yaşandı ama bunları burda açıklamayacağım belki ilerde buranın kuruluş hikayesini filan sinemada izleme fırsatınız olursa öğrenebilirsiniz hepsini. peki neden nafile filintalar'ı seçtim? çünkü başka çağıran olmadı :/ eheh şaka yaptım. yani başka çağıran olmadığı kısmı doğru yine de evet :/ sizlere bir şiirle meraba diyeceğim ama yazıyı bitirmeden önce beni buraya davet eden ve yazma imkanı sağlayan nafile filintalar'a teşekkür etmek istiyorum. teşekkürler. ettim.
2 Mayıs 2011 Pazartesi
Ey Dertli Adam
Sana düşen, bir çocuğun annesinin şefkatli tokadından korkarak, yine annesinin koynuna sığınan çocuk gibi o kapıya sığınmaktır.