15 Şubat 2011 Salı

Toprak ve Portakal

Az önce elimde bir portakal vardı, önce bir baktım turuncu renkli (hadi ya bizde orange diyeceğini falan sandık) pütürlü bir kabuğu var gibi. Sapından bir şapka kestim ve altı cızık attım teker teker soydum, ortasındaki lifi cıkardım ve ortadan ayırdım. Suları falan fışkırdı, yemeye hazırdı ama yemeden önce şöyle bir daha baktım. Dilimlememe gerek yok, zaten dilimlenmiş ve bana ulasıncaya kadar albenisi fazla olan bir ambalajla kaplanmış. Hem de kolay soyuluyor. Allah allah dedim bir de tadına bakayım. Ve her zamanki başladığım altındaki tomurcuktan başladım yemeye. Tadı o kadar güzel ki, ne şekeri fazla ne ekşisi, sulu sulu. Daha sonra dilimin birini ortasında ısırdım, ısıdığım zaman farkettim ki her dilimde de küçük küçük kesecikler, içi şerbet soğuk soğuk. Sonra düşündüm, toprak ve suyu bir şuursuz ağacın eliyle cennet ala bu meyve suretinde bana sunduğu için Allah'a sonsuz teşekkür ettim...

Her baktığımız yerde O'nun varlığına bir kanıt olduğunu unutmayalım, şükredelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

isminizi ya da mahlasınızı belirtmediğiniz sürece yorumlarınızın yayınlanmama ihtimali vardır.